Bilim Aşk Hakkında Ne Söylüyor ? Aşkın Kimyası

REKLAM

Aşık olduğunuz kişiyi görünce Gözlerine baktığınızda, kokusunu duyduğunuzda, tenine dokunduğunuzda içiniz içinize sığmaz. Kalp atışlarınız hızlanır, yüzünüz pembeleşir, Sadece bu kadar değil! Terlersiniz, gözbebekleriniz büyür. Koltukaltlarınızdan ve üreme organından etrafa, ter kokunuz ile karışacak şekilde düşük miktarda koku hormonları (feromonlar) saçmaya başlarsınız. Bunların miktarı, etkilendiğiniz kişinin çevresinde kalmayı sürdürdüğünüz müddetçe gidere artar. Erkekseniz penisiniz sertleşir, dişiyseniz vajinanız ıslanır ve kabarır. Beyninizin aktivitesi artar, vücut, var olma amacını gerçekleştirmek üzere hazır hale getirilir.

Aşk, kesinlikle kalp ile ilgili bir duygu değildir ve diğer bütün duygular gibi, aşk da, sadece ve sadece beyinde meydana gelmektedir.

Aşk da dahil olmak üzere istisnasız her duygu beyinde üretilir, beyinde algılanır, beyinde sonlanır. Yani “aşk” dediğimiz şey, beyinde başlar ve beyinde biter. “Aşk, güçlü bir bağlılık hissi ve kişisel bağlanma duygusudur”.

Aşkın kimyası

Aşık olduğunuz sırada pek çok farklı nörotransmitter rol oynar. Beyin kimyasını değiştirerek aşkın tipik belirtilerini ortaya çıkarır. Bu süreçle yakından ilgisi olan nörotransmitterler; dopamin, norepinefrin ve serotonindir.

Serotonin miktarı azalırken, dopamin ve norepinefrin miktarı artar. Dopamin ve norepinefrin hormonları, beynin ödül sistemindedir. Bunlar sevdiğiniz kişiye bütün dikkatinizi vermenizi ve onları dünyanızın merkezine koymanızı sağlar. Karşılında ise beklediğin, aşık olduğunuz kişiden aynı şekilde ilgi ve aşktır.beyin nörotransmitterleri

Üretilen bu “kimyasal bomba”, kokainin yarattığı etkiyle hemen hemen aynıdır. Başka bir deyişle aşık olmayı bağımlılık gibi düşünebilirsiniz. Aşık olduğunuz kişiyle geçirdiğin her dakikayı hatırlamanızı sağlayan hormon dopamindir. Bu sırada norepinefrin, stimuli hafızasını güçlendirir. Serotonin miktarının azalması takıntılı düşünceler kurmanıza neden olur.

Beynin hangi alanları bu süreçte görev alıyor?

Aşık olmamıza sebep olan 2 alan bulunuyor beynimizde. İlki, dopamin ve hedeflerinize ulaşmanız için sizi harekete geçiren coşku hissini yaratan ön tavan bölgesidir. Kaudat çekirdek beynin en ilkel bölgelerinden biridir ve tutkuyla ilgilidir.

Beyin görüntüleme yöntemiyle, bilim adamları bu alandaki aktiviteleri aşık insanları inceleyerek bulabildiler.

Beynin ödül yoluyla bağlantılı olan bu bölgeler doğrudan ulaşmayı hedeflediğiniz şeye odaklanmanızı sağlar. Benzer bir sürecin çikolata yendiğinde de gerçekleştiği gözlenmiştir.

Bağımlılık yapan özelliklere sahip olan aşık olma eylemi, davranışların hedefindeki partnere karşı takıntılara sebep olabilir. Fiziksel ve duygusal bağımlılık yaratır ve kişiden kişiye değişir. O kişi olmadan yaşamanın imkansız olacağı duygusu, beyinde fazlaca üretilen dopamin hormonundan kaynaklanır.rüzgarda savrulan ağaç

Arzu, aşk ve kıskançlık

Birini arzulamak ve sevmek aynı şeyler değildir. Birini sevdiğiniz zaman ilişkinin ilk yılları o kişi için arzu duyarsınız ancak bu aynı şey değil. Birini arzuladığınızda dopamin ve norepinefrin artışına bağlı olarak testosteron miktarı da artar.

Peki, karşılığında ne olur? Arzu aşık olmaya neden olur mu? Bunun olması mümkün ama kesin değil. Testosteron artışı, aşık olma sürecinde rol oynayan nörotransmitterlerin artışını tetikler. Ancak temelini yalnızca arzudan alan bir ilişkiye devam ederken, partnerinizin başka insanlara karşı duygusal şeyler besleyip beslememesini umursamazsınız. Ancak aşıkken durum böyle olmaz.

Aşık olduğunuzda, sevgilinizin her hareketini takıntılı bir şekilde incelemeye başlarsınız. Eğer sevgilinizden yeterince ilgi görmediğinize inanıyorsanız, bu takıntı kıskançlığa dönüşerek aslında ne kadar güvensiz olduğunuzu gösterir. Kıskançlığın her cinsiyet için farklı bir evrimsel açıklaması var. Kadınlar, çocuklarını yalnız yetiştirmek zorunda kalma korkusuyla kıskançlık duyarken; erkekler kendilerinin olmayan çocukları yetiştirmekten korkarlar.

Aşk Bittiğinde

Reddedilme ve ayrılık, beyindeki nörotransmitterlerin yine rol aldığı; baş etmesi zor durumlardır. İlişkide büyük sorunlar çıktığında daha da çok dopamin üretilir. Bunun sebebi, sahip olup korumak istediğiniz şey için sizi savaşmaya itmesidir. Beklediğiniz şekilde bir geri dönş alamadığınızda ise amigdala devreye girerek, öfke duymanıza sebep olur.

Aşk gerçekten ölümsüz olabilir mi?

Bu cevaplaması oldukça zor bir soru çünkü hem evet hem de hayır yanıtlarını destekleyecek çok fazla örnek var. Bilim bu soruyu mümkün olan en iyi şekilde cevaplamaya çalışsa da, araştırmacılar gerçekte tek eşli olup bu konuda başarısız olduğumuzu belirtiyorlar. Başka bir deyişle, beyin kimyası belli bir süre için tek eşli olmaya yatkın: 4 yıl kadar.

Aşkın hormonal Temelleri

Testosteron: Özellikle ilk aşık olma anında ve yakın çevresinde etkili bir cinsiyet hormonudur. İlgi duyduğunuz cinsiyete karşı şehvet ve istek duymanıza, bu cinsiyeti arzulamanıza neden olur. Dişilerde az miktarda bulunur ve bu görevleri vardır; ancak bunun haricinde erkeklerde, aşkın ilk evrelerinde penisin ve testislerin muhtemel bir birliktelik birleşmeye hazırlanmasını sağlar. Birliktelik dürtü uyandıran bireylere karşı penisin dikleşmesine neden olur.

Östrojen: Özellikle ilk aşık olma anında ve yakın çevresinde etkili bir cinsiyet hormonudur. İlgi duyduğunuz cinsiyete karşı şehvet ve istek duymanıza, bu cinsiyeti arzulamanıza neden olur. Erkeklerde az miktarda bulunur ve bu görevleri vardır; ancak bunun haricinde dişilerde, vajinanın ve döl yatağının olası bir cçiftleşmeye hazırlanmasını sağlar. İlgi duyulan bireye karşı vajinanın ıslanmasına neden olabilir.

Dopamin: Sinirsel bir iletim kimyasalı olan dopamin, salgılandığı zaman vücutta mutluluk ve huzur hislerini uyandırır. Bireye ek bir enerji ve dikkat katar. Bu sayede, aşık olunan birey üzerine odaklanılır ve ona ulaşılmak için gereken ek enerji ve dikkat sağlanabilir. Bu da, evrimsel açıdan ileri sürülen argümanları desteklemektedir. Ayrıca, aşık olmaktan hoşlanmamızın sebebi, bu güzel duygulardır. Çeşitli uyuşturucu ve sakinleştirici ilaçların yarattığı etkiyle aynı etkiye neden olur.

Serotonin
: Başlıca mutluluk hormonu olan serotonin, aşkın da temel hormonları arasında yer almaktadır. Ancak serotonini aşk açısından özel kılan, bu mutluluk hissinden çok, obsesif-kompulsif davranış bozukluğuna sahip, bir diğer deyişle “takıntılı” insanlarda bu hormonun aktivitesindeki sorundan kaynaklanan bir açıklamanın bulunuyor olmasıdır: Aşık olduğumuzda, tek bir kişiden başkasını düşünememe sebebimiz, serotonin düzeylerindeki dalgalanmadır. Kısaca aşık olduğumuzda, tıpkı ciddi bir hastalık olan obsesif-kompülsif davranış bozukluğunda olduğu gibi, takıntılı bir hal alırız. Bu da yine, arzulanan hedefe ulaşmak için evrimsel avantaj sağlayan bir hormonal düzenlemedir.

Diğer Hayvanlar Aşık Oluyorlar Mı?

Hayvanların sadece içgüdüler ile hareket etmedikleri, bizler gibi bilinç, algı ve düşünce sahibi oldukları bugün artık yaygın olarak bilinen ve kabul edilen bir gerçektir. Dolayısıyla bu canlıları birer robot, programlanmış birer makine olarak görmek tamamen hatalı olacaktır. Diğer hayvanlar da düşünerek kararlar alabilir, tercihlerde bulunabilir. Ancak aşk gibi neredeyse tamamen içgüdüsel olan duygularda zaten algısal zekaya pek de yer kalmamakta, bilinçli tercihler önemsiz sayılmaktadır.

hayvanların keyif, empati, acı, keder, utanç, öfke duyduklarını gayet net bir şekilde biliyoruz. Peki ya aşk? Tam olarak “aşk” biçiminde tanımlanabilir mi, henüz kesin bir veri yok; ancak hayvanların sevgi duydukları çok aşikar. Bir köpeğin sahibine duyduğu hayranlık ve bağlılık bunun en yaygın örneklerinden birisidir.

Yorum yapın