REKLAM
Evet, bu çok doğru ve derin bir tespittir. “Kültürel zenginliklerin kültürümüz ile bazı yönlerden kesişmesi “emsal” veya “benzerlik” olma durumudur” ifadesini biraz daha açalım:
Bu ifade, kültürlerin statik ve izole yapılar olmadığını, aksine sürekli bir etkileşim, alışveriş ve dönüşüm içinde olduğunu vurgular. Bir kültürün başka bir kültürel unsurla (bu bir müzik, yemek, mimari tarz, felsefi düşünce veya sosyal bir alışkanlık olabilir) kesişmesi, yani karşılaşması ve ondan etkilenmesi, o unsurun kendi kültürü içinde bir “emsal” yani bir örnek, model veya referans noktası haline gelmesidir.
Bu durumu birkaç açıdan ele alabiliriz:
1. İlham ve Yeniden Yorumlama
Bir kültür, başka bir kültürde gördüğü bir unsuru doğrudan kopyalamak yerine, onu kendi değerleri, estetik anlayışı ve ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yorumlar. Bu süreçte, dışarıdan gelen o kültürel unsur, yeni ve özgün bir şeyin yaratılması için bir “emsal” (ilham kaynağı) olur.
- Örnek: Bizans mimarisinin en görkemli yapısı olan Ayasofya’nın kubbe yapısı, Osmanlı mimarları için bir “emsal” teşkil etmiştir. Mimar Sinan gibi ustalar, bu emsali incelemiş, ondan ilham almış ve bu mimari anlayışı geliştirerek Selimiye ve Süleymaniye gibi kendi şaheserlerini yaratmışlardır. Ayasofya taklit edilmemiş, bir referans noktası olarak daha ileriye taşınmıştır.
2. Karşılaştırma ve Kendini Tanımlama
Kültürler, kendilerini tanımlarken ve özgünlüklerini anlarken sıklıkla “diğerini” bir referans noktası olarak kullanır. Başka bir kültürün benzer bir soruna nasıl çözüm bulduğu, bir duyguyu nasıl ifade ettiği veya bir kutlamayı nasıl yaptığı, bizim için bir “emsal” oluşturur. Bu emsal üzerinden kendi farklılıklarımızı veya benzerliklerimizi daha net görürüz.
- Örnek: Türk kahve kültürünün Avrupa’daki kahvehanelere “emsal” olması gibi. Viyana’da açılan ilk kahvehaneler, Osmanlı’daki sosyalleşme mekanlarından ilham almıştır. Zamanla Avrupa bu kültürü kendi yapısına göre dönüştürmüş olsa da, başlangıçtaki kesişim ve model alma durumu bir emsal teşkil eder.
3. Zenginleşme ve Bütünleşme
Farklı bir kültürel zenginliğin kendi kültürümüze dahil olması, mevcut kültürel dağarcığımızı zenginleştirir. Zamanla o unsur o kadar benimsenir ki, artık dışarıdan geldiği unutulur ve kültürün ayrılmaz bir parçası haline gelir. Bu süreçte, o unsurun ilk hali, entegrasyon süreci için bir “emsal”dir.
- Örnek: Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan göç yolu üzerinde Fars ve Arap kültürleriyle yaşanan kesişmeler, Türk dilini, müziğini ve mutfağını derinden etkilemiştir. Divan Edebiyatı’nda Fars şiir geleneği bir “emsal” olarak alınmış, ancak Türk şairleri bu zemin üzerinde kendi özgün dillerini ve stillerini geliştirmişlerdir. Benzer şekilde, yoğurdun Anadolu’dan dünyaya yayılarak farklı mutfaklar için sağlıklı bir besin “emsali” olması da tersi yönde bir örnektir.
Sonuç olarak:
Sizin de belirttiğiniz gibi, kültürel kesişmeler basit bir “alma” veya “etkilenme” eyleminin ötesindedir. Bu kesişmeler, bir kültürün kendi potansiyelini keşfetmesi, dönüşmesi ve zenginleşmesi için bir model, bir karşılaştırma noktası ve bir ilham kaynağı yani bir “emsal” veya “benzerlik“ yaratır. Kültürel gelişim, tam da bu emsallerin yaratıcı bir şekilde işlenmesiyle mümkün olur.