Rozaseadan Nasıl Kurtuldum: Gül Hastalığına Kesin Çözüm Hikayem

REKLAM

Rozaseadan Nasıl Kurtuldum: Gül Hastalığına Kesin Çözüm Hikayem

Rozasea, yani gül hastalığı, yıllar boyunca beni fiziksel ve duygusal anlamda zorlayan bir cilt problemi oldu. Yüzümdeki kızarıklıklar, hassasiyet ve sivilce benzeri kabarcıklar, sosyal hayatımı etkileyen, aynaya bakarken özgüvenimi zedeleyen sürekli bir stres kaynağıydı. Bu durumla mücadele ederken yaşadıklarım, rozasea tedavisinde bir çözüm bulma kararlılığımı güçlendirdi. Bugün, bu zorlu süreci geride bırakarak, size kesin çözümü nasıl bulduğumu anlatmak istiyorum.

Beş Profesör Doktor, Yüzlerce Tahlil

Rozasea ile olan savaşım, her şeyden önce bir bilinmezlikti. Yıllar boyunca, cilt sorunlarıma çözüm bulmak amacıyla kapısını çaldığım beş farklı profesör doktor oldu. Bu süreçte defalarca kan tahlilleri, alerji testleri ve cilt biyopsileri yaptırdım. Ancak her seferinde, doktorlar belirli ilaçlar ve kremler öneriyor, fakat hiçbir tedavi kalıcı bir çözüm sunmuyordu.

İlk başlarda, hastalığımın sebebini anlamaya çalışırken bu süreçlerin önemli olduğunu düşünüyordum. Ancak zaman geçtikçe, elimde sadece test sonuçları ve tedaviye yanıt vermeyen cildimle baş başa kaldım. Sonunda, rozasea tedavisini bulmak adına kendi yolumu çizmem gerektiğine karar verdim.

Türkiye’deki Tedavi Deneyimlerim

Rozasea tedavisi için Türkiye’de çeşitli kremler ve cilt ürünleri denedim. Dermatologlar tarafından reçete edilen, “cilt hassasiyetini azaltan” ve “cilt bariyerini güçlendiren” pek çok krem kullandım. Fakat ne yazık ki bu ürünlerin çoğu cildime ya hiçbir etki yapmadı ya da geçici iyileşmeler sağladı. Ayrıca, piyasada yer alan birçok ürünün yüksek fiyatlı olmasına rağmen, vaat ettiklerini yerine getirememesi beni hayal kırıklığına uğrattı. Bu yüzden, bu kremlerin birçoğunun birer para tuzağı olduğuna kanaat getirdim.

Daha sonra, roaccutane ve türevi ilaçlara başvurdum. Bu ilaçlar cildimde kısa süreli iyileşmeler sağladı ancak rozaseanın tekrar geri gelmesini engelleyemedi. Yani, bu güçlü ilaçlar bile cildimde kalıcı bir çözüm sağlayamamıştı. İşte o noktada, artık çözümün başka bir yerde olduğunu fark ettim.

Cildinizi Dikkatle İnceleyin

Rozasea hastalığı ile savaşırken öğrendiğim en önemli derslerden biri, cildinizdeki en küçük değişiklikleri bile fark etmenin ne kadar önemli olduğudur. Kullandığınız her ürün, cildinizin verdiği her tepki size yol gösterici olabilir. Ben de cildimi yakından inceleyerek, hangi ürünlerin kızarıklığı artırdığını, hangilerinin biraz olsun yatıştırdığını gözlemledim.

Bu süreçte öğrendiğim bir diğer önemli ders ise sabırlı olmak ve cildinize karşı hassas davranmak gerektiğiydi. Cildime nazik ürünlerle yaklaşmanın, sert kimyasallardan uzak durmanın önemli olduğunu fark ettim. Cildinizin diliyle konuşmayı öğrenmek, belki de bu hastalığı yönetmenin en önemli anahtarlarından biri.

Yurtdışında Keşfettiğim Çözüm: Soolantra

Rozasea tedavisinde en büyük atılımı, yurtdışında keşfettiğim bir kremle yaptım: Soolantra. Bu krem, Türkiye’de bulunmuyordu ve bu yüzden önce internetteki dermatolog forumlarında reddit gibi vb ayrıca yapayzekalar ile araştırma yaparak Soolantra’nın ne kadar etkili olduğunu öğrendim. Soolantra, bir anti-parazit krem olup, yüzeydeki kızarıklıkları ve rozasea belirtilerini azaltmak için kullanılmaktadır.

Kremi bulduktan sonra,(yurt dışındaki akrabamdan getirterek) bu tedaviyi denemeye karar verdim (trendyol gibi internet sitelerinden almayın sahte çıkar) ve sadece bir hafta sonra, neredeyse 10 yıllık rozasea kabusum sona erdi. İlk başlarda inanamıyordum. Cildimdeki kızarıklıklar hızlı bir şekilde azaldı ve cildim daha sağlıklı görünmeye başladı. Soolantra’nın bu kadar kısa sürede etkili olacağını hiç beklemiyordum, ancak sonuçlar gerçekten şaşırtıcıydı.

Sonuç: Pes Etmeyin

Bu süreç bana şunu öğretti: Ne kadar zorlu olursa olsun, hastalığınızla ilgili bir çözüm bulmak mümkün. Benim rozasea tedavi sürecim, bir hayal kırıklığı döngüsü ile başladı, ancak sonunda doğru ürünü bularak rahatladım. Türkiye’de denediğim kremler ve ilaçlar fayda etmemiş olabilir, ancak pes etmemem ve araştırmalarımı sürdürmem sonucunda, yurtdışında bulduğum Soolantra kremi ile kalıcı bir çözüm elde ettim.

Rozasea ile mücadele eden diğer insanlara şunu söylemek istiyorum: Her hastalık kişiye özgüdür, bu yüzden kendinize en uygun tedaviyi bulana kadar denemekten vazgeçmeyin. Soolantra benim için işe yaradı, ancak sizin cildinizin neye ihtiyaç duyduğunu öğrenmek de bu sürecin bir parçası.

Her şeyin ötesinde, bu hastalıkla savaşırken kendinize karşı sabırlı olun, cildinizin ihtiyaçlarını anlamaya çalışın ve doğru çözümü bulmak için gereken zamanı ayırın. Umuyorum ki bu hikayem, sizlere de umut ve ilham verir.

iletişime geçmek için bana yazabilirsiniz : mail : guvenddemir@gmail.com