Arapların İslamiyet öncesinde yaşadıkları devir Cahiliye Dönemi olarak adlandırılmıştır. Bu dönemde kabileler hâlinde yaşayan Araplar arasında siyasi birlik yoktu. Aynı soydan gelen kabile üyelerinin başında şeyh denilen bir yönetici vardı. Savaşa ve barışa aile reisi durumundaki şeyh karar verirdi.
Araplarda toplumsal hayat, geleneklerden kaynaklanan örf ve âdetlere göre düzenlenir; kurallara uymayanlar kabile dışına çıkarılırdı. Arabistan’da kabile korumasından yoksun birini yakalayıp esir almak hak olarak görüldüğü için ihraç cezası en ağır yaptırımlar arasındaydı. Araplarda önde gelen kabilelerden birinin üyesi olmak başka kabilelere karşı övünme nedeniydi.
Evlenmelerde kabile ve aile seviyelerinin eşit olmasına önem verilir, aşağı kabileye mensup biriyle evlenmekten utanılırdı. Kabiledeki herhangi birinin işlediği suçtan kabilenin tamamı sorumlu tutulurdu. Arap kabileleri arasında sınır anlaşmazlıkları ve kan davaları nedeniyle sık sık çatışmalar yaşanırdı. Kan davalarında öç alma isteği diyet olarak deve vermekle de giderilebilirdi. Ancak anlaşma yoluyla öç almaktan vazgeçmek alçalma olarak kabul edildiği için işlenen bir cinayet genellikle çok sayıda insanın öldüğü kuşaklar boyu devam eden düşmanlıklara yol açardı.
Haram Aylar denilen, Kâbe’nin ziyaret edildiği zilkade, zilhicce, muharrem ve recep aylarında kabile savaşlarına ara verilirdi. Buna rağmen çatışmalar Ficâr Savaşları adıyla söz konusu aylarda da devam eder.
Cahiliye Dönemi Arap toplumunda insanlar hürler, esirler ve mevali olmak üzere başlıca üç gruba ayrılırdı. Hürler kabilelerindeki diğer insanlarla eşit bir yaşam sürer, onlarla beraber göç etme ve savaşa gitme gibi haklara sahip olurdu. Hiçbir hakka sahip olmayan esirler ise eşya gibi alınıp satılır ve miras yoluyla başkasına geçebilirdi. Efendi, kölesine ölüm dâhil istediği cezayı verebilir ve bundan dolayı sorumlu tutulmazdı. Özgürler ile köleler arasındaki mevali sınıfı, efendileri tarafından azat edilmiş kölelerden ve cariyelerden meydana gelirdi. Mevali, kendisini bağışlayan efendisinin kabilesine girerek onun akrabası olurdu. Bununla birlikte hürler sınıfından bir kadınla evlenemezdi.
Çok kadınla evliliğin yaygın olduğu Arap toplumunda kadın, miras hakkından yararlanamazdı. Özellikle orta ve aşağı tabakadaki kabilelerin kadınları ikinci sınıf insan olarak görülürdü. Erkek çocuğu olan bir baba sevinip eğlenceler düzenlerken kız çocuğu olduğunda utanır ve kendisini suçlu hissederdi. Kabileler için aile birliğinin temel amacı erkek çocuk sayısını çoğaltarak askerî bakımdan güçlenmekti.